Doğada Olmak, Kadın Olmak ve Gaia
Doğada olduğumda, doğayla iletişime geçtiğimde bunu
düşündüm: Kadın olmak! Doğa var oluşun en temeli, besinlerimizin, hayat kaynağımız
özü, toprak anadan filizlenen yaşam, Gaia'dan doğdu. Gaia'nın bir diğer ismi sürekli tükettiğimiz
besinlerin ana kaynağı toprak. Yani yaşamın temeli. Doğa bana kadın ve toprak ana
arasındaki bağı hatırlattı. O zaman bir daha farkına vardım kadın olmayı. Ne
kolay değil mi söylemesi! “Kadın olmak” dile kolay. Peki, neresi zor derseniz
nereden başlasam anlatmaya? Eşit olmak, sesini duyurmak, hakkını savunmak,
çalışmak, başarmak, güzel görünmeye çalışmak, namus simgesi olmak, kendini
korumak, askıntılarla uğraşmak, okumak, seçmek ve seçilmek, özgür olabilmek, çocuk
doğurmak, bakmak, yetiştirmek, çalışırken ev işlerini de yapmak, hepsini birden
mükemmel yapmaya çalışmak… Yani en temel ihtiyaç ve özgürlükler bile kadınlar
için ulaşılması zor kademeler. Başarılı olmak ama hırslı olmamak, güzel ve
bakımlı olmak ama dikkat çekmemek, şefkatli olmak ama taviz vermemek, hakkını
korumak ama sesini çok çıkarmamak ve bunun gibi bir liste uzayıp gider.
Erkeklerin dünyasında var olabilmek başlı başına bir sorun.
Çalışmazsanız eninde sonunda ezilirsiniz. (Ev hanımlarına, evde çalışanlara, ev
işi yapıp çocuk bakanlara saygımız sonsuz.) Bunun tek istisnası iki eş arasında
bir kişinin anlaşarak evde kalması olabilir ama bu ille de kadının rolü
değildir. (Bakınız Avrupa’da zorunlu olarak eşit doğum izni kullanan
ebeveynler.) Eğer çalışırsanız yeteneklerinize ve isteklerinize değil öncelikle
cinsiyetinize uygun meslekler sunulur. (Bakınız kadınlara uygun meslekler:
kadınlar matematikte zayıftır, kadınlardan doktor, mühendis olmaz, kadınlara
öğretmenlik yakışır, kadınlar politikaya uygun değildir, yıpranırlar.) Diyelim
ki istediğiniz mesleği seçtiniz, yükselmeniz ve yönetici olabilmeniz için
erkeklerden daha çok çalışmanız gerekir. Çoğunlukla da yönetici olarak seçilirseniz
bile ille de kadınlara uygun bulunan aile bakanlığı, sosyal sorumluluk
projeleri gibi alanlara itilirsiniz. Çoğu durumda ise kadınlar belirli
konumlarda aktif rol almaz, yalnızca vitrin görevi görür, dekoratif bir eşya
gibi o topluluğu süslerler. Karanlık zihinli toplumlarda kadınlar birey olarak
görülmezler; kadın sadece erkeğin tamamlayıcısıdır.
İşte kadını veya erkeği bir birey olarak göremeyen bu
zihniyettir asıl sorun. Bu büyük bir eksiklik, eziklik, hastalıktır. Kadını birey
olarak görmeyen toplumlar eninde sonunda çökmeye mahkumdurlar. Tıpkı üstünde yaşayan canlılara
saygı duymayan bir gezegenin yok olmasının kaçınılmazlığı gibi. Farklı
cinslere, hatta farklılıklara saygı duymayan toplumların önü açık değildir,
gelişemez. Toplumun her kesimini temsil etmeyen bir yönetim sistemi başarılı olamaz. Yarısını
kadınların oluşturduğu bir toplumda yöneticilerin ve politikacıların erkek
olması sorunların en temel başlangıcıdır. Doğurgan güdülere sahip, bir canın
kıymetini bilen, iş birliği yaparak ve konuşarak çözüme gidebilen, çok yönlü
düşünebilen, gelecek nesilleri de koruyan, doğaya saygılı, sezgileri kuvvetli bir
cinsin yönetimde olmaması savaşa meyilli toplumların artmasına sebep olmaktadır.
En basit haliyle toplumu yansıtmayan bir yönetim şekli o toplumu temsil edip,
doğru kararlar alamaz. O yüzden kadınların yönetimde söz sahibi olmaları bir
jest değil, zorunluluktur.
Ben toplumun şanslı kesiminden olmama rağmen eşitsizliklere
şahit olabiliyorsam, diğer kesimleri düşünmek bile çok acı verici. Peki ne
yapmalı toplumda birçok rolü üstlendiği ve eşitsizliklere maruz kaldığı için iş
hayatında geri kalma ihtimali olan kadınları yönetime katmak için? Kadınların
birey, insan olduğunu her fırsatta herkese anlatmalı. Kadınlara iş imkanı
tanımalı. Kadınlara eğitim hakkı verilmeli. Kadınlar (hatta tüm insanlar) hakkındaki
ön yargılardan kurtulmalı. Herkesin istediği mesleği yapabileceği anlatılmalı. Kadınlara
engel olmamalı. Kadınların önündeki kapılar açılmalı, isteyenler zaten ilerleyecektir.
Hatta ve hatta belli bir eşitlik noktasına gelene kadar kadınlara öncelik
tanımak, onlara yol açmak şarttır. İşte buna da pozitif ayrımcılık denir. Ayrıca
kadınların da birbirini desteklemesi, iş birliği yapması gerekmektedir. Erkek
dünyasında çalışan bir kadın var olan sisteme uyup, erkek egemen topluma hizmet
ediyorsa o biyolojik olarak kadın olduğu halde ideolojik olarak erkekleşmiştir.
Gözümüzü açıp buna da izin vermemeliyiz.
Bugün Türk Kadınlar Birliği’nin toplantısına katılan Sn.
Aylin Nazlı Aka’nın dediği gibi “Kadınları tecrit etmeyin!” Bırakın topluma
karışsınlar. Bırakın onlar da konuşsunlar. Gelişmiş bütün toplumlara
baktığınızda kadın haklarının ve özgürlüğünün gelişmiş olması, aile içindeki
rol dağılımının eşit olması bir tesadüf değildir. Doğa ile, kendi doğası ile
iletişime geçmiş yani her şeyin ondan türediği toprak ana, Gaia, olabilmiş
kadınlar evrenin çıkış yoludur. Ayrıca Gaia teorisine göre yeryüzündeki her şey birbirine bağlıdır ve ancak hepsi uyum içerisinde yaşayabilirse dünya varlığını sürdürebilir. Bu yüzden kadınlardan ve doğadan korkmayın. Kadınlar sizin aydınlık yönünüzdür.
Kadınlar sizin umut dolu geleceğinizdir. Kadınlar ve doğa sizin tek kurtuluşunuzdur!
Yorumlar
Yorum Gönder