Yemek ve Kültür Ayrılamaz - 8. Bilkent Turizm Forumu: Gastronomi Turizmi (@uptodate Dergisi Yazısı)
8. BİLKENT TURİZM FORUMU -
GASTRONOMİ TURİZMİ:
Yemek ve kültür özdeştir; bu sebeple de ikisinin sentezini ustalıkla
yaparak yeni eğilimleri takip eden bölgeler gastronomi alanında öne çıkacaktır.
Geçtiğimiz hafta
Bilkent Otel’de 12 Aralık tarihinde gerçekleşen 8. Bilkent Turizm Forumu Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara İl Kültür Müdürü Dr. Kamil
Özer, Bilkent Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar’ı ağırladı. Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin,
Peru Ticaret Ofisi Ticaret Uzmanı Hugo Guevara Vasquez, Basque Cullinary Center
İspanya’nın Yiyecek Turizmi Yüksek Lisans Programı Koordinatörü David Mora
Gomez, Türsab Gastronomi İhtisas Başkanı Ömer Kartın, Masterchef Türkiye Jüri
Üyesi Somer Sivrioğlu, Gastronomi Turizmi Başkanı Gürkan Boztepe, Atılım
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Birkan ve Turkish Coffee Lady
kurucusu ve kültürel diplomasi uzmanı Gizem Şalcıgil White’ın katılımları ve
sunumlarından oluşan forumda Türkiye’nin gastronomi turizminin gelişmesi için
uygulanabilecek yöntemler incelendi.
Fatma Şahin
Gaziantep’in UNESCO’nun gastronomi alanında yaratıcı şehirler ağına
eklenmesinin uzun süreli ve ısrarcı çalışmasını anlattı. Kentin tanıtımı ve
UNESCO’ya başvuru sürecinde sistematik bir yol izleyerek küresel kentlerin
analizini yaptıklarını ve kentsel rekabet stratejilerinin belirlenerek yol
haritalarının hazırlandığını ve kalkınma, yatırım ve tanıtım ofisinin
kurulduğunu vurguladı. Gaziantep üretim ve ihracat pazarında bugüne kadar dört
ana etkenle başarıya ulaşmış; şehrin tarihi birikimi, girişimcilik, fiziki
konum ve altyapı ile örgütlü ve odaklı vizyon ve politikalar. Antep geçmişten
gelen ticaret ve üretim kültürü, sanayi ve imalat geçmişi sebebiyle Türkiye’nin
en önemli Organize Sanayi Bölgelerinden (OSB) biri durumunda. Yeniliklere açık
ve büyüme odaklı girişimci altyapısı ile sanayicilerdeki gelişmiş vizyon ve
özgüven sayesinde gelişime açık bir kent. Ayrıca Ortadoğu pazarına, hammadde ve
limanlara yakın olup gelişmiş fiziki ve sosyal altyapıya sahip olduğu için
ticaret konusunda öne çıkıyor. Gaziantep Sanayi Odası ve sanayiciler tarafından
yürütülen ihracat odaklı vizyoner strateji sayesinde başarıyı yakalıyor.
İstatistiksel
verilere bakıldığında, 2018 Dünya Yiyecek-İçecek Genel Tablosu’nda Türkiye’de
yiyecek içeceğin turistlerin harcamaları içindeki payı %31 ile turizm devleri
Dubai, Londra, Madrid, Barcelona ve New York’un üzerinde yer alıyor. Ancak
ziyaretçi rakamları dördüncü sırada olmasına rağmen (en yüksek Dubai 15,3
milyon, İstanbul 9,2) toplamdaki turizm geliri ve kişi başı harcamada en alt
sırada Türkiye (Dubai 2.000, İstanbul 800). Dubai’nin senelik toplam turizm
geliri 31 milyar dolar ile ilk sırada iken İstanbul 7,5’ta kalıyor. Bu da demek
oluyor ki ülkemizin geliştirilmesi gereken büyük bir turizm geliri potansiyeli
mevcut.
Şahin sunumunda
ayrıca yemek kültürünün tarihten ayrı ele alınamayacağının ve medeniyet ile el
ele yürüdüğünün altını çizerek Gaziantep’in The Telegraph’ın haberine
göre dünyanın sürekli olarak yaşanan en eski şehirleri sıralamasında dokuzuncu
sırada yer aldığını belirtti. Medeniyetlerin beşiği Mezopotamya’da yer alan Gaziantep’te
paleolitik dönemlerden kalma Anadolu’nun ilk Mithras yeraltı tapınağı olan
Dülük Antik Kenti, Zeugma Antik Kenti, Yesemek Açık Hava Müzesi, suyun altında
Roma İmparatorluğu kalıntıları bulunan Rumkale’nin yanı sıra Unesco’nun Dünya
Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen şehrin yer altı su sistemleri kasteller
ile livaslar tarihi dokunun örneklerinden sadece birkaçı. Bunun yanı sıra
kentte down sendromluların istihtam edildiği korumalı iş yeri restoranlar ile
zihinsel engellilerin çalıştığı glütensiz çölyak ürünler satan işletmeler de
kurulmuş. Engelsiz şehir olma yolunda ilerliyorlar. Ayrıca kentte bir Mutfak
Sanatları Merkezi işletmeye açılmış. Bunun yanı sıra Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi olarak Antep’in coğrafi işaretli ürünlerini UNESCO’ya sokmak için
uğraşıyorlar. Bölgeye kültürel mirasa ilgi duyan ve gezdiği coğrafyaya kazanç
sağlayan Asyalı turisti getirmeyi amaçlıyorlar. Arkeolojik anlamda da ilgi
çekici bir yer olan Antep’te bir Arkeoloji Enstitüsü de kuruluyor. Gelecekte
Antep’in bir arkeo ve gastro turzim rotası olmasını planlıyorlar. Gastronomi
alanında hedefleri bölge ürünlerinin Meksika biberi, Peru kinoası, Venezuella
kakaosu, Japonya pirinci, Hindistan körisi gibi dünyaca ünlü ürünler arasına
sokarak bilinirliğini artırmak, bir dünya markası haline gelebilmek,
ürünlerinin dünya restoranlarına, gurme marketlerine girmesini sağlamak ve
küresel gastronomi etkinlikleri arasına GastroAntep adıyla girebilmek.
Antep sunumunun
ardından forum, Peru mutfağının tanıtımı ve Bask Aşçılık Okulu’nun
oluşturulmasının incelemesiyle devam etti. Kısaca değinmek gerekirse Peru
mutfağı günümüzde gurmelik deyince en sık akla gelen isim haline gelmiş
durumda. Özellikle Lima şehrinde popülerlik kazanan mutfak Güney Amerika’dan
başlayıp Amerika’ya oradan da dünyaya yayılmış. Sağlıklı yaşam furyasının
ürünleri kinoa, çiya, acai, maça gibi ürünler Peru yemeklerinin olağan
malzemelerinden. Bu sağlıklı ürünler lezzet ile de birleşince, doğasının da
güzelliğiyle Peru gastronomi turizminin en tercih edilen beldelerinden biri
olmuş. Her sene yurt dışından binlerce insan yemekleri tadabilmek için buradaki
yemek festivaline katılıyor. Peru farklı coğrafya ve iklimlere sahip bir ülke
olduğundan ‘füzyon mutfak’ kavramının en önemli örneklerinden biri. Kıyı
bölgelerinden çıkarılan deniz mahsülleri, And Dağları’nda yetişen sebze ve
otlarla pişirilen çorbalar, Amazon bölgelerinden temin edilen salyangoz, balık
ve palmiye bitkileri ile İspanyol mutfağının pirinç türü ürünlerinin dokunuşlarıyla
sentezlenen mutfak dört farklı mutfağı bir tencereye sokarak lezzet severlerin
kalbini fethediyor. Lima artık Latin Amerika ve dünyanın yeni gastronomi
merkezi olarak parlıyor. Gastronomi turizmini benimsemiş olan halk gerek en
lüks restoranda gerek sokakta turistlere bir yemek şöleni yaşatıyor. Kıyı
bölgeleri Asya mutfağının etkisiyle Çin pişirme tekniklerini kullanıyor. Peru
mutfağında Novoandina (yani “yeni Andlı”) akımının ortaya çıkışı
Bernardo Roca Rey isimli bir gazete yayıncısının denemeleri ve ünlü bir
restoran şefi olan Cucho La Rosa’nın farklı pişirme tekniklerini
birleştirmesiyle ve yayınlamasıyla başlamış. Ancak Peru mutfağının yükselişe
geçmesi terör, siyasi kaos ve ekonominin düzeldiği 1994’lere kadar sürmüş. Cordon
Bleu Paris’te eğitim alan ünlü şef Gastón
Acurio, Novoandina akımını
ilerletmiş ve pek çok restoranın sahibi olmuş. Zaman içerisinde şehirde yirmiyi
aşkın yemek okulu da açılmış ve Novoandina
akımı, Avrupa, Japon ve Çin mutfaklarından da etkilenip gelişerek bugün adını
küresel gastronomiye altın harflerle yazdırmış (Hürriyet Gazetesi -Arman Kırım
köşe yazısı). Peru Ticaret Ofisi Ticaret Uzmanı Hugo Guevara Vasquez de
mutfaklarını tanıtan sunumuyla bir kez daha Peru yemeklerine hayran bıraktırdı.
Bir diğer sunum
ise Bask Aşçılık okulundan gelen İspanya’nın Yiyecek Turizmi Yüksek Lisans
Programı Koordinatörü David Mora Gomez tarafından yapıldı. Peru gibi her sene
binlerce kişinin gurme turlarıyla ziyaret ettiği Bask bölgesi de yemyeşil bir
coğrafya ile muhteşem bir doğa ve mutfağa sahip. Bask bölgesi, İspanya ile
Fransa arasında İber Yarımadası’nda yer alan, Atlas Okyanusu’na kıyısı olan ve üç
şehirden oluşan özerk bir bölge. Özellikle San Sebastian kentinin
restoranlarıyla öne çıkan Bask mutfağı, farklı tariflerin birleşiminden meydana
gelse de özünde ağırlıklı olarak kıyıdan gelen deniz ürünleri ile iç
kısımlardan gelen sebze ve tahıl barındırıyor. Günümüzdeki Bask mutfağı 80’lerde
birkaç tecrübeli aşçının değişim ve yaratıcılıkla yeni bir gastronomi akımını
başlatmasıyla meydana gelmiş. Bask ürünleri yüksek Fransız mutfağının pişirme
teknikleriyle birleştirilip bir kültür ve lezzet sentezi elde ediliyor. Pişirme
yöntemleri ve sosları öne çıkıyor, şarabı da adından bahsettiriyor. Ufak bir
şehir olmasına rağmen San Sebastian, toplam on altı sayısı ile dünyada kişi
başına düşen en fazla Michelin yıldızlı restorana sahip şehirlerden biri. Paris
haricinde, üç Michelin yıldızlı restoranın bulunduğu tek kent (Hürriyet
Seyahat). Sanat ve mimarisi gelişmiş Bask bölgesi, kültürünün yemek kültürüne
yansıdığı bölgelerden biri ve bu sebeple de gastronomi alanında ilgi çekiyor. Üç
Michelin yıldızlı restoranlardan birinin şefi olan Martin Berasategui “Yeni Bask Mutfağı” nın öncülerinden ve
bölgenin tanıtımına sağladığı katkılardan dolayı hükümetten ödül almış. Bask
bölgesinin yöresel malzeme ve geleneklerini yeni mutfak teknolojileri ile
birleştirdiği için özgün, çarpıcı ve sıra dışı yemekleriyle ünlenmiş. (Hürriyet
- Arman Kırım köşe yazısı).
Gastronomi
Turizmi Forumu’nun devamında Gomez sunumunda Bask bölgesinden ziyade dünyada
yiyecek turizmi eğilimlerini, bu alanda başarılı olanların özellikleri ile
stratejilerini ve Türkiye’nin geliştirebileceği alanları işledi. Günümüzde en
revaçta olan yiyecek turizmi eğilimleri yöresel yiyecek pazarı turları, yemek
pişirme aktiviteleri, sokak yemekleri ve yemek derslerinden ibaret. Kültürel
yapısı dolayısıyla doğal olarak gastronomik bir kültüre sahip bölgeler, farklı
sektör dallarında iş birliği yapanlar, yöresel ürünleri olanlar, gelenek ile
yeniliği birleştirebilenler, coğrafi olarak çekici bölgeler, yıl boyu yiyecek
alanında etkinlikler düzenleyenler, gastronomi alanında sürekli araştırma
yapanlar, şöhretli şeflere sahip olanlar ve gastronomi turzimi rotalarına
girmeyi başaranlar bu alanda öne geçiyor. BM ve diğer uluslararası kuruluşların
listelerine girebilmek için ise stratejik bir yiyecek turizmi planı ile
yiyeceklerin değeri çalışması yapılması (kökeni, üreticiler, işletmeler,
dükkanlar, pazarlar, müzeler), dünyadaki eğilimlerin takip edilmesi, rekabet ve
pazar araştırması düzenlenmesi, gastronomik ve coğrafi değerlerin sentezlenmesi,
alandaki yeniliklerin takip edilmesi, sektör bazlı eğitimler verilmesi ve
okullar açılması, kalite, denetim ve yönetimin uygulanması gerekiyor. Gomez
sunumunda ayrıca Türkiye’nin gastronomi alanında gelişebilmesi için kaliteli
ürünlere, çeşitliliğe, kültürel ayrıcalıklara, tarihi hikâyelere, özgün bir
mutfağa, deneyim odaklı bir coğrafyaya, gelişmiş bir turizm iş gücü ile
altyapıya ve eğitim kurumlarına sahip olduğunun altını çizdi. Bunun yanı sıra
Türkiye’nin stratejik bir vizyon ve hedef belirlemesi gerekliliğini de
vurguladı.
Masterchef
Türkiye Jüri Üyesi Somer Sivrioğlu, Türsab Gastronomi İhtisas Başkanı Ömer
Kartın, Gastronomi Turizmi Başkanı Gürkan Boztepe, Atılım Üniversitesi öğretim
üyesi Prof. Dr. İbrahim Birkan ve Turkish Coffee Lady kurucusu Gizem Şalcıgil
White ise sunumlarında işbirliği, pazarlama, hizmet sektörünün yükselmesi ve
kalitesi, sayısal verilerin değeri, eğilimlerin takibi ile gastronomide
içeceğin de önemini vurguladı. Sunumların sonuna gelindiğinde gelişmekte olan
moleküler gastronomi terimine değinildi. Moleküler gastronomi yemekler
hazırlanırken geçirdikleri fiziksel ve kimyasal değişimleri inceleyen bilim
dalı olarak öne çıkıyor. Moleküler mutfakta ise aşçı yemekleri laboratuvar
aletleri ve kimyasal malzemeleri kullanarak hazırlanıyor. Alternatif
malzemelerle keşifler yaparak deneysel bir tecrübe sağlayan bu akım, yemek
biliminin en yeni hali olarak gelişiyor. Diğer bir deyişle, bu alanda yemeğin
bilimsel bir araştırması yapılıyor. Bu mutfak, alışılagelmiş yemek
alışkanlıklarının dışına sürükleyen bir deneyim. Burada amaç karın doyurmaktan
öte, hayalin ötesindeki bir dünyayı keşfederek büyülemek. Esasında yemek ve
eğlencenin bir kesişimi olan moleküler mutfak deyimi, ilk defa 1988’de
Oxford’lu fizikçi Nicholas Kurti tarafından kullanılmış.
Sonuç
olarak, keyifli bir organizasyona ev sahipliği yapan Bilkent Üniversitesi
faydalı bir foruma imza attı. Özellikle ikram edilen demirhindi şerbeti, Peru usulu sebze çorbası, beğendi, Gaziantep kuru patlıcan dolması ile gavurdağ salatası çok lezzetliydi. Konuşmacıların ortak noktası gastronomi
turizminde strateji, yol haritası belirlemenin, eğilimleri takip etmenin önemi
ile yemek ve kültürün birbirinden ayrılmaz birer kavram olduğu idi. Çıkarım yapmak gerekirse, yemek ve kültürün
özdeş olduğu anlaşılıyor; bu sebeple de ikisinin sentezini ustalıkla yaparak
yeni eğilimleri takip eden bölgeler gastronomi alanında öne çıkacak. Türkiye
ise gastronomi alanında yükselmek için tarihi, kültürel, coğrafi, ürün
zenginliği, altyapı, insan gücü bakımından gerekli etmenlere sahip. Geriye
vizyon ve hedefini belirleyerek bir strateji oluşturarak uygulamak kalmakta. Değerli
konuşmacıların dedikleri gibi her başarının arkasında yüzlerce başarısızlık yatıyor
ve yalnızca hatalarından öğrenerek asla vazgeçmeyip denemeye devam edenler yükselecek.
O halde yazımızı Einstein’in şu sözleriyle bitirelim; "Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş
demektir".
Yenilikleri başarıyla harmanlayacağımız günlere…
Simay Özlü Diniz
Kaynaklar:
Yorumlar
Yorum Gönder