KafeSim Nedir? KafeSim’den Özgürleşmeye
Artık
KafeSim’in bir logosu var. Ben çok beğendim. Ya siz? Tasarımcı Serkan Tek’in eseri.
Ben tarif ettim, o yaptı. Kafesin içinden çıkan bir S var. Üstelik bu S bitki
şeklinde, yeşermiş uzuyor ve KafeSim hesabını simgeliyor. Peki, ne anlatıyor ve
bu S neden kafesin içinde? Dokuz ay kadar önce açtım bu hesabı. Neler mi
yapıyorum? Doğal yemek tarifleri veriyorum, hayali bir kafe düşlüyorum, çevreci
yazılar yazıyorum… Bazı tanıdıklar hesabımı görmüş bana bir kafe açıp açmadığımı,
yemek ürünleri mi sattığımı, dükkanımın yerinin nerede olduğunu soruyorlar. Böyle bir kafe olmadığını söyleyince de belki
de açmam gerektiğini ekliyorlar. Bir kafe açmak istiyor muyum veya böyle bir
ihtiyaç var mı bilemiyorum. Öyleyse neden yapıyorum tüm bunları ve amacım ne?
Sahi tam olarak nedir bu KafeSim? Bakalım.
Daha önceki
bir yazımda bunun duyarlı yemek tarifleri verilen hayali bir kafe olduğunu
söylemiş ve şöyle yazmışım: “Adı neden KafeSim? Birinci anlamı
somut: Sim’in Kafesi. Diğer anlamı ise soyut olarak benim kafesim. Çünkü
herkesin özgürleşmek için önce kendi kafesinin kapılarını kırıp çıkması
gerekir. Kafesinden çıkamayan kimse ilerleyemez. Mesela doğal beslenmek için
büyük firmaların tek eline aldığı beslenme düzeni zincirini kırmak gerekir. Bu
bir başlangıç olabilir. Evlerde ve restoranlarda üretilen yiyecekler ekolojik
dengeyi düzenlemekte büyük bir fark yaratabilir. Bu kafe benim hayalim ama buna
benzer mekanlar hayal değil, gerçekte var.” Yani KafeSim’in kafe ve kafes
olarak iki anlamlı olduğunu burada anlatmışım. Yemeğimizi fırsat buldukça evimizde yaparak bize dayatılan yapay ürünlerden kurtulmayı önermişim. Ayrıca blog profilimde KafeSim’in
kim olduğunu şöyle açıklamışım: “Duyarlı beslenmenin ve doğayı koruyarak doğru
şekilde yaşamanın dünyayı kurtaracağına inanan bir idealisttir. KafeSim’in
doğuş amacı çevreci beslenme alışkanlıkları ile insana, doğaya ve diğer
canlılara zarar vermeden yaşamak ve gelecek nesilleri korumaktır.” İşte KafeSim
bu düşüncelerle çevreci yemek tarifleri ve yazılarıyla doğmuştu. Buraya kadar anlaştık.
Kafesim’in en önemli özelliği ise çevreci beslenmeyi savunması. KafeSim hesabımda ev yapımı, bitkisel ve baklagil ağırlıklı tarifler vererek çevreye ve tüketene
zararsız beslenmeyi teşvik ediyorum. Elimden geldiğince, dilim döndüğünce
doğayı korumak üzere yazıp çizmeye, anlatmaya çalışıyorum. Bir yazımda da neden
çevreyi korumamız gerektiğini uzay zaman ilişkisiyle anlatırken şöyle demişim: “Zaman
düzlemsel değil, daireseldir. Bu yüzden geçmiş, şimdi ve gelecek birbirinden
bağımsız değildir… Eğer insan nesli tükenecek veya hüsrana uğrayacaksa bunun
acısını aslında fark etmeden şu an çekiyoruz. Bu sebeple gezegenimizi ve
gelecek nesilleri korumaya çalışmak delilik değil, doğal bir ihtiyaçtır. Bütün
bunları anlayabilmek için de kendi zaman ve boyut kafesimizden çıkıp, biraz
daha geniş bakmak gerekir.” KafeSim’in aynı zamanda bir kafes sembolü olduğunu
burada da anlatmışım. Ayrıca KafeSim’de çevre ve felsefe konularında yazmaya
bayılıyorum. Hesabımın bir yandan da daha çok yazabilmek için bir araç olduğunu
itiraf ediyor ve “Yemek bahane, yazmak şahane!” diyorum. Yazdıkça kendimi daha
yakından tanıyor ve özgürleşiyorum.
Özetle KafeSim’in iki anlamı var. Kafe olduğu kadar kafes de
aynı zamanda. Çevreci beslenmeyi anlattığım ve tarifler verdiğim için kafe,
ancak kişinin kendi kafesinden çıkıp özgürleşmesini amaçladığım için ise kafes.
KafeSim içinde yaşadığımız doğayı korumak için bulunduğumuz sistemi sorgulamayı
simgelediği için kafes. Zamanın döngüselliğini anlayabilmek için düzlemsel
zaman boyutunu aşmayı anlattığı için bir kafes. Şehirlerde doğadan uzak
kalmışlığı ve şehir hayatının boğuculuğunu temsil ettiği için bir kafes. Toplumsal, ideolojik
ve bireysel zincirlerden kurtulabildiğimiz bir dünyayı anlatan bir sembol. Bir
yerde de şöyle demişim “(Kafesim) (Ş)şehirlerde yaşayanların kafeslerinden
çıkarak doğaya dönmelerini ve yaratarak özgürleşmelerini savunuyor.” Eğer gerçekten
düşlediğim hayatı yaşamak istiyorsam, öncelikle kendi kafesimden çıkmalı, sonra
toplumun ve sistemin bana dayattığı zorunluluklardan kurtulmalıyım. Her yeniden
doğuş gibi önce yok olmalı, ardından açılan boşluktan tekrar var olmalı ve
topraktan doğan bir filiz gibi yeşermeliyim. Ve sonra da yeşerenin nasıl bir
şey olduğuna bakmalıyım. KafeSimden çıkan gökyüzüne doğru gitgide uzayarak devlerin
ülkesine giden bir fasülye sırığı mı; yoksa giderek güçlenip, büyüyen ve benzerleriyle
çoğalan bir orman ağacı mı? Her ne olursa olsun kendim olduğu için kafesten
çıkana saygı duyacağım.
KafeSim bir kafe olabilir mi? Belki. KafeSim yaptığı
ürünleri başkalarıyla paylaşmak ister mi? Neden olmasın? Yoksa KafeSim sadece
çevreci beslenme tariflerinin verildiği ve yemek felsefesi konularının
yazıldığı bir blog mu? Belki de KafeSim bir kafe değil, blog değil bir etkinlik
merkezi. Eğer amacına uyuyorsa, doğayı daha çok sevdirmeye ve tekrar bağ kurmaya
vesile olacaksa bunların hepsi olabilir! Öyleyse KafeSim neler yapacak? Cevabını
ben de bilmiyorum ve neler olacağını merakla izliyorum. Ama şunu biliyorum, KafeSim
aslında bir özgürleşme hareketi. Bireyden başlayarak, toplumun ve tüm dünyanın
özgürleşmesi ideali. Ve bu fikre uygun olan her eyleme açık. O zaman ‘yaşasın özgürlük’
diyorum. KafeSimizden çıkmaya ve özgürleşmeye!...
Yorumlar
Yorum Gönder