Yemek Yapmak Risktir


Her hareket kendi içinde bir risk taşır. Yani her eylem dahilinde iyi veya kötü olma olasılığı vardır. Eğer hiçbir şey yapmaz, hiçbir işe karışmazsanız iyi olmak daha kolaydır. Yaptıkça da kötü olma ihtimaliniz artar. Eleştirenler olur, saldıranlar olur… Her iş, her eylem içinde bir kötülük ihtimali barındırır. Aslında insanları iyi bir şeyler, hatta iş yapmaktan alıkoyan da budur. Bunu aşmanın yolu ise cesaretten geçer. Gönlümüzü açıp, cesur olmalı, gelecek eleştirilere açık olmalıyız.

 

Örneğin yemek yapmak. Ne kadar usta olursak olalım, bir yemeğin tuzunu kaçırma, yakma, tutturamama ihtimalimiz vardır. Özellikle de yeni tarifler denemeyi, hatta kendi tarifimizi yapmayı istiyorsak başarısız olma ihtimalimiz yüksektir. Hatta bazen yemek denemeleri yaparken ortaya felaket sonuçlar çıkabilir. Ancak bu bizi yolumuzdan alıkoymamalı. Yılmadan denemeye devam ettikçe, birkaç yanılma da olsa, sonunda kendimize göre en mükemmel tarifi bulacağızdır. Eğer yeni tarifler denemez, risk almazsak ortaya kötü bir sonuç çıkmaz. Ancak yeni ve güzel bir ürün de yaratamayız. O zaman kötü olma ihtimalini göze alıp, bazen yeni tarifler denemek lazım. Çünkü denemeden bilemeyiz. Einstein şöyle der: "Hayatında hiç hata yapmamış biri, yeni bir şey denememiş demektir."




Yemekte risk almayı hayatta risk almaya benzetebiliriz. Hatta bazen hayatta aptalca şeyler yapmak gereklidir. Bu aptallıklar sayesinde kendimizi ve karşımızdakini, yani hayatı tanırız. Eğer risk almazsak ve hata yapmazsak bunu asla öğrenemeyiz. Her daim huzurlu ve mutlu koşullarda tanıdığımız birinin zorluklarla karşılaşınca neler yapacağını, nasıl biri olacağını asla bilemeyiz. Ayrıca başaranların ortak özelliği denemekten korkmamalarıdır. Denemeliyiz çünkü Jean Paul Sartre’nin dediği gibi “İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır.” Peki diyelim ki Sartre’ye uyduk. Deniyoruz, deniyoruz ama başaramıyoruz, yanlış yapmaya devam ediyoruz. O zaman ne yapmalıyız? Vazgeçmeli miyiz? Belki. Eğer bir durum bize sürekli başarısızlık ve mutsuzluk veriyorsa, ondan vazgeçmeyi de bilmeliyiz. Ama ya yaptığımız bir yanlış bize ve başkalarına zarar vermiyor da sadece diğerlerine yanlış geliyorsa… Öyleyse Dostoyevski ile devam edelim: “Kendi yolunda yanlış gitmek, başkasının yolunda doğru gitmekten iyidir.”

Bazen de insan yapabileceklerinden ve sonucunda yaşayacağı değişimden korkar. Her değişim bir risktir. Yemek yaparkenki kimyasal değişim, yeni tariflerdeki değişim, mevsim değişimi, iş değişimi, ülke değişimi…  Ancak bizi daha iyiye götürecek her değişime açık olmalıyız ki gelişebilelim. Değişim korkusunu da aşabilirsek, ilerleyebiliriz.
Yazımızın sonuna geldiğimizde kişisel terapi seansımız şu şekilde bitiyor; hep beraber yüksek sesle söyleyelim: “Hata yapmaktan korkmuyorum, eleştirilmekten korkmuyorum, kendi potansiyelimden korkmuyorum!” Öyleyse yaşasın! J

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yemek Yapmak Kadın İşi Midir?

Ülker Gürtan Anısına (1928-2017) (@ayasdergisi Yazısı)

Masal ve Arketip Atölyesi - Norm Dışı